Gün geçmiyor ki Linkedin’de bir yeni mezun arkadaşımız daha “kimse yeni mezunları işe almazsa insanlar nerede tecrübe kazanacak” diye serzenişte bulunmasın. Benzer serzenişleri aldığım maillerde de görüyorum. Bu serzenişlerin haklılığı da var tabi ki. Ne mezunların ne de işverenlerin doğrudan suçlusu olmadığı ama hepimizin bir şekilde payının olduğu çarpık bir düzende herkes acı çekiyor. “Eğitim sistemimiz çok kötü efendim” muhabbetleri de artık ağızlara sakız oldu. Hepimiz eğitim sistemimizin çok kötü durumda olduğu konusunda hem fikiriz ama “iyi eğitim sistemi” nasıl olacak konusunda da tek bir görüşte buluşmak zor. Korkarım dünyada yine birilerinin yeni çağa uygun bir eğitim sistemi “icat” etmesini ve o sistemi kendimize “uyarlayacağımız” zamanı beklememiz gerekecek. Ancak o zamana kadar da hepimiz bir şekilde en iyi sonuçları almak için elimizden geleni yapmak zorundayız.
Yeni mezun arkadaşlara tavsiyelerde bulunabiliriz tabi ama aslında bu tavsiyeler için biraz geç olmuş oluyor. O nedenle bu tavsiyelerimi henüz üniversiteye yeni başlamış arkadaşlara yapacağım. 4 sene sonunda yine aynı serzenişlerde bulunma durumunda kalınmaz inşallah.
Yeni mezun olarak sıkıntı çekmemek için “yeni mezun olarak mezun olmamak gerekiyor. Yani tek özelliğiniz yeni mezun olmak / bir diploma sahibi olmak olduğunda bu iş hayatında “vasıfsız çalışan” olmaya denk düşüyor. Yani bu nedenle belki lise mezunu bir CNC operatörü yeni mezun mühendisten çok daha değer ifade ediyor. Tabi buradaki değer kavramını yaratılan iş / kar getirisi olarak düşünebiliriz. Bir şekilde hepimiz ekonomi açısından “üretim faktörüyüz”.
Son dönemde biraz da işveren tarafına geçmiş biri olarak yeni mezun arkadaşlarla daha çok karşılaşmaya başladım. En büyük problemlerden birisi okunulmuş olan bölüme yabancı olmak. Yani elektronik okumuş birisi elektroniğe veya bilgisayar mühendisliği okumuş birisi yazılım alanına çok uzak olabiliyor. Bu durum oldukça tuhaf olsa da ülkemizin bir gerçeği. Bunda seçilen bölümlerin merak uyandırmadan öylesine okunmasının da payı var. Sorun yine eğitim sistemine geliyor dayanıyor aman dalmayalım buraya.
Üniversite mezunu olmakla meslek sahibi olmak maalesef aynı şeyler değil. Tecrübeli birini arıyoruz denildiğinde aslında “x konusunda çalışan, x mesleğini edinmiş” birisini arıyoruz denilmek isteniyor. Yani artık bir konuda yetkin hale gelmiş ve o konuyu meslek edinmiş biri aranıyor demek. Yeni mezun olmak ise bir meslek edinmeye hazır olmak demek. Ancak bu meslek edinme için belirli bir süre gerektiğinden ve bu süre içerisinde geçirilecek zaman da işveren açısından doğrudan bir maliyet olduğundan kimse bu maliyete katlanmak istemiyor. Çok doğal olarak kimse kimsenin cebine 20, 30 bin tl koymak istemediği gibi kimsenin eğitimi için de cebinden bu ücreti karşılamak istemiyor. Çünkü karşılamayı göze alsa bile sonunda tecrübe kazanmış elemanın kendisinde çalışmaya devam edeceğinin ve yatırımının “geri dönüşünün” olacağının garantisi yok. Siz olsanız böyle bir yatırıma girer miydiniz?
Dolayısıyla sonuçta Nasreddin Hoca fıkrasında da olduğu gibi yeni mezunların da işverenlerin de haklı olduğu bir durum var. Bireysel olarak bir suçumuzun olmadığı, ülkemizde yıllardır çeşitli faktörler ve kişilerce üzerinde oynanmış bir eğitim sistemi sonucu mesleksiz insanlar mezun eden bir sürü fabrikamız oldu.
Eğer halen üniversitede okuyorsanız kesinlikle İngilizce öğrenmeye ve yapmak istediğiniz mesleğe karar verip o konuda öğrenebileceğiniz kadar çok şey öğrenip bulunabileceğiniz kadar çok ortama / şirkete / kuruma girip çıkmaya çalışın. Unutmayın ki meslek sahibi olmadan işgücü piyasasında değerli hale gelmek çok zor. Sonuç olarak hepimizin yaptığı şey kendi ürünümüzü yani işe / kara dönüşebilecek yeteneklerimizi satmak. Şirketlerin üzerine para verebileceği bir hizmetiniz varsa iş arayan kişiden çıkıp talep edilen kişi olabilirsiniz.
yeni mezunum ama teşekkürler yine de 🙂
yeni mezunum ama teşekkürler yine de 🙂