1999 Marmara depremi olduğunda lise çağlarında bir çocuktum. Gece ne olduğunu anlamadan uyanıp yatakta sallanıp durmuştum. İstanbul’da bizim oturduğumuz bölgede pek bir hasar olmamıştı ama İzmit, Sakarya gibi şehirlerimizde büyük kayıplar vermiştik, büyük acılar yaşanmıştı…
Arada irili ufaklı başka acılar da yaşadık elbet ama 2023 Kahramanmaraş depremleri yine büyük bir facia oldu… Söyleyecek çok şey var belki ama bir yandan da faydasız… Öncelikle hayatını kaybetmişlere Allah’tan rahmet, kalanlara sabır, yaralılara da şifa diliyorum.
Aslında depremler hakkında tam olarak gerçekleşecekleri zaman dışında pek çok şeyi biliyoruz. Fay haritaları, risk oranları, depreme dayanıklı konut yapmanın kuralları… Hepsi biliniyor. Peki bunların hepsi bilinirken her seferinde bu kadar kayıp vermek neden? Ya da şöyle sorayım, deprem sonrası ortaya çıkan enkaz Türkiye’deki enkazların kaçıncısı? Diğer enkazlar birçoğumuzun farkında olduğu ama birçoğumuz için de birşey ifade etmeyen enkazlar… Belki de sonuncu enkazın sebepleri onlar…
Değişim mümkün mü? Bilemiyorum… Milletimizin birbirini yeme ve kutuplaşma konusundaki mahareti zaten ortadaydı. Ama bu deprem zamanında yaşananları gördükten sonra bunun tedavisi zor bir hastalık olduğunu anladım. En büyük acılar yaşanırken bile bazı şeyler hiç değişmiyorsa, çok da umut yok sanki…
Dediğim gibi söylenecek çok şey var ama “sussam gönül razı değil, söylesem tesiri yok”…