Çünkü
Türkiye kendi hava otomobillerini, uçaklarını üretmek istiyor:
Bugün üretmek istediğiniz herhangi bir teknoloji ürünü için yolunuz mutlaka elektronik ve yazılım alanlarından geçecektir. Bugün otomobillerdeki yeniliklerin %70’i yazılım ve elektronik kaynaklı olarak gerçekleşiyor. Savunma sanayinin önemli ürünlerinden olan “insansız araçlar” yazılımlar sayesinde kendi başına çalışıyor. Bu alanlarda yatırım ve üretim yapacak iş adamlarımıza elektronik ve yazılım konularına eğilmelerini tavsiye ediyorum. Zira elektroniğini ve yazılımını üretmediğiniz hiç bir ürünün gerçek sahibi olamazsınız.
Çünkü
Türkiye’nin cari açık problemi var:
Cari açık son dönemde sıkça duyduğumuz bir kavram. Uzmanlar bunu kısaca “Bir ülkenin ihraç ettiği mal ve hizmetlerden elde ettiği gelirin, ülkenin yurt dışından ithal ettiği mal ve hizmetlere yaptığı ödemelerden az olması” olarak açıklıyorlar. İhracatta rekor üstüne rekor kırmamıza rağmen cari açık giderek büyüyor. Çünkü ihracat yaptığımız ürünler görece daha alt teknolojik ürünler, tekstil vs… gibi alanlardayken dışarıdan daha çok elektronik gibi yüksek katma değerli ürünler alıyoruz. İhracatımızın içerisinde katma değeri yüksek ürünler yer almadıkça bu cari açık probleminden kurtulamayacağız gibi görünüyor. Elektronik/yazılım gibi yüksek katma değerli alanlarında ihracatımızı artırmaktan başka bir yol görünmüyor.
Çünkü
Türkiye büyümesini sürdürmek ve işsizliği azaltmak istiyor:
Malum, ülkemizin en büyük problemlerinden birisi işsizlik. Bunu çözmenin yolu da büyümeyi sürdürmekten geçiyor. Ekonomik büyüme her zaman istihdam artışı sağlamasa da bunu devam ettirmekten başka çare yok. Bir yandan vasıfsız insan istihdamını sağlarken diğer yandan yüksek katma değerli ürünleri üretecek “beyaz yaka” diye tabir edilen insan kaynağını da yetiştirmek gerekiyor. Bunun için de üniversitelerimizi geliştirmek zorundayız. Türkiye’de yıllardır üniversite sınavlarında en yüksek puanla öğrenci alan bölümler bilgisayar ve elektronik mühendislikleridir. Bu insan kaynağını kullanarak elektronik ve bilişim sektörlerini büyütmekten başka çaremiz yok.
Çünkü
Türkiye yurtdışına bağımlılığını azaltmak istiyor:
Yurtdışına bağımlılık denildiğinde iki alan öne çıkıyor: Enerji ve savunma sanayi. Her ikisinde de büyük oranda dışarıya bağımlıyız. Enerji konusunda ülkemizin de oldukça yüksek potansiyelinin bulunduğu “yenilenebilir enerji kaynakları”na yönelmesi söz konusu. Bu alanda da “akıllı enerji” sistemlerinin öne çıktığını görüyoruz. Artık “akıllı şebeke” denilen sistemler kullanıma geçiriliyor. Gerçek zamanlı bilgi aktarımına dayalı bu sistemler de elektronik alanına bağımlı.
İkinci bağımlılık alanımız olan savunma sanayiinde son yıllarda sevindirici gelişmeler oluyor. Son 10 yılda yerli tedarik oranının %50’lere çıktığı bu alanda ülkemizde her gün yeni projeler duyuyoruz. Savunma sanayinin yerli kaynaklara dayanmasının önemini anlatmaya gerek yok. İçerisinde çalışan elektronik ve yazılım sistemlerini kendi üretmediniz sistemlere olası bir savaş halinde güvenebilmeniz imkansızdır. Tekrar tekrar söylemek istiyorum ki ” YAZILIM VE ELEKTRONİĞİNE SAHİP OLMADIĞINIZ HİÇBİR ÜRÜNÜN GERÇEK SAHİBİ SİZ DEĞİLSİNİZDİR”.
Dipnot: Bir haftadır evime internet açtırmak için uğraşıyorum. Türkiye’nin öncelikle ADAM GİBİ internet sağlayıcı firmalara ve altyapıya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Sonra belki elektronik sektörümüz de olur…
[ad#ad-1]
Merhaba Sayın Taşdemir,
Çok güzel bir konuya parmak basmışsınız. Bende naçizane bir katkıda bulunmak istiyorum.
Dünyada 3 ülke inanılmaz hızlı bir teknolojik devrim süreci yaşadılar bunlar ; Çin, Hindistan ve Pakistan. Bu üç ülkenin iki tanesinin çok büyük bir şans eseri ortak noktası ingiliz işgali altında kalmalarından kaynaklanan İngilizcenin ikinci yaygın dil olması (yanlış anlaşılmasın İngiliz mandası olmaları şans değil ! ikinci dil olarak İngilizceyi mecburen öğrenmeleri onlar için uzun vadede şans olmuş) ama benim için en önemli örnek Çin ! çünkü Çin teknoloji dilini kendi diline tercüme ederek ve üniversitelerinde kendi dilinde teknoloji makaleleri yayınlayarak bu devrimi gerçekleştirebildi.
Teknolojide (Elektronik ve Yazılım ) diğer disiplinlerde olduğu gibi küçük yaştan itibaren ilgilenilmesi gereken bir alan. Ancak biz başka bir dilde teknoloji geliştirme sevdasına inatla devam ettikçe ve üniversitelerimizde elitist bir yaklaşımla ürettiklerimizi gençlerimizden sakladıkça bu devrimi gerçekleştirmemiz gerçek bir şans unsuruna kalmakta.
Kısacası teknoloji üreten bu konuda araştırma yapan, bilgi ve belge oluşturan kişiler olarak, bu bilgi ve belgeleri kendi dilimizde oluşturmalı ve muhakkak paylaşmalıyız yoksa bu ancak Türk gibi başlamayı ve Türk gibi bitirmek sonucuyla nihayete erecektir.
Saygılarımla.
Katkınız için teşekkür ederim
Merhaba Sayın Taşdemir,
Çok güzel bir konuya parmak basmışsınız. Bende naçizane bir katkıda bulunmak istiyorum.
Dünyada 3 ülke inanılmaz hızlı bir teknolojik devrim süreci yaşadılar bunlar ; Çin, Hindistan ve Pakistan. Bu üç ülkenin iki tanesinin çok büyük bir şans eseri ortak noktası ingiliz işgali altında kalmalarından kaynaklanan İngilizcenin ikinci yaygın dil olması (yanlış anlaşılmasın İngiliz mandası olmaları şans değil ! ikinci dil olarak İngilizceyi mecburen öğrenmeleri onlar için uzun vadede şans olmuş) ama benim için en önemli örnek Çin ! çünkü Çin teknoloji dilini kendi diline tercüme ederek ve üniversitelerinde kendi dilinde teknoloji makaleleri yayınlayarak bu devrimi gerçekleştirebildi.
Teknolojide (Elektronik ve Yazılım ) diğer disiplinlerde olduğu gibi küçük yaştan itibaren ilgilenilmesi gereken bir alan. Ancak biz başka bir dilde teknoloji geliştirme sevdasına inatla devam ettikçe ve üniversitelerimizde elitist bir yaklaşımla ürettiklerimizi gençlerimizden sakladıkça bu devrimi gerçekleştirmemiz gerçek bir şans unsuruna kalmakta.
Kısacası teknoloji üreten bu konuda araştırma yapan, bilgi ve belge oluşturan kişiler olarak, bu bilgi ve belgeleri kendi dilimizde oluşturmalı ve muhakkak paylaşmalıyız yoksa bu ancak Türk gibi başlamayı ve Türk gibi bitirmek sonucuyla nihayete erecektir.
Saygılarımla.
Katkınız için teşekkür ederim