
Tübitak ile ilgili gelen haber bültenleri arasında sevindirici bir haber vardı: Konya’daki bir firma yerli roket ve füzelerde kullanılacak olan alüminyum parçaları üretecek. Habere buradan bakabilirsiniz. Burada benim en çok takıldığım firmanın yöneticisinin açıklamalarındaki “cehalet vergisi” sözü oldu:
“Benim cehalet vergisi dediğim yurt dışına bağımlılığımızı azaltacak bir çalışma yapmamız bizim için gurur verici bir olaydır. Bize destek veren TÜBİTAK’a çok teşekkür ediyoruz. Bize Ar-Ge yapma imkanı verdi. Biz bu gün bu başarılı çalışmaları yapıyorsak bunu TÜBİTAK’a borçluyuz. Aldığımız destekle hem ülkemize hizmet ettik hem de istihdamı artırdık. TEYDEB destekleri bizim için büyük fırsattı bu desteklerin herkese anlatılması ve sanayicilerimizin bu fırsatlardan haberdar olmaları gerekiyor”
“Cehalet vergisi” sözü kastedilen anlamı tam olarak karşılıyor gerçekten de… Vatandaşlar olarak ülkemizdeki yüksek vergilerden hep şikayet ederiz. Bunda haklılık payı da var elbette. Ama daha da yüksek vergileri bize yol, su, elektrik ya da başka şekilde geri dönmeyecek şekilde kendi üretemediğimiz ve yurtdışından aldığımız ürünlerle ödüyoruz. Yılların geri kalmışlığı ve teknolojik cehaleti nedeniyle bu bedeli ödüyoruz. Bugün baktığımızda olumlu gelişmeler olsa da hala olmamız gereken yerin çok gerisindeyiz. Dedelerimiz parayı bastırıp radyo, TV alıyordu biz de bugün parayı bastırıp akıllı tv, telefon vs… alıyoruz. Yine “elin oğlu yapıyor” ve biz de satın alıyoruz. Cehalet vergisi ödemeye devam ediyoruz yani… Teknoloji hala bizim için yabancıların yaptığı ve bizim de para ödeyerek satın aldığımız şey durumunda. Bu durum o kadar içimize işlemiş ki içimizden birileri birşeyler ürettiğinde hiç birimiz buna inanmıyoruz. Bu da özellikle incelenmesi gereken bir vaka bana kalırsa….
Fotoğraf Tübitak sitesinden alınmıştır: http://www.tubitak.gov.tr/tr/node/18756